Merhaba! Ben Melih, sizlere Erasmus sürecinde yaşadıklarımı ve hayatımın nasıl değiştiğini anlatacağım. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Çevre Mühendisliği okurken Erasmus’u duydum ve başvurdum. Son sınıfta yapmak istediğim için bazı zorluklarla karşılaştım, belirli düzeyde kredi sayısını geçmem gerekiyormuş bu yüzden alttan ders alarak Polonya’nın Wroclaw şehrindeki Politechnika Wroclawska üniversitesine gittim. Hayatımda ilk kez başka bir ülkeye 2018 Eylül ayında Erasmus programı sayesinde gitmiştim. Bu durum karakterime çok fazla şey kattı. Döndüğüm tarih 2019 Şubat ayına kadar bir sürü hikâye biriktirdim. Bu yazımda sizlere yaşadığım anılardan bahsedeceğim.

Bulunduğum Ülke ve Şehir

Wroclaw’ı seçmemin sebeplerinden birisi aslında büyükşehir olmasının getireceği avantajdı. Ulaşım ve altyapı konusunda bir kasabadan daha fazla gelişmiş olması beni rahat hissettirir diye düşündüm. Ayrıca Polonya’da birkaç anlaşmalı üniversite de olmasına rağmen altı başkente günübirlik gidilebilecek bir konumda olmasından dolayı Wroclaw’ı tercih ettim. Gittiğim zamanlarda kuzeyde bir ülke olmasından dolayı soğuk olur diye düşündüm ancak beni çok şaşırttı ve ilk ay kısakollu tshirtle dolaştım. Daha sonraları da öğrendiğim kadarıyla Polonya’nın en ılıman şehri burasıymış. Güneyde bulunan Karpat dağları aşağıdan, kuzeyde bulunan kocaman Polonya düzlüğü de yukarıdan gelen soğuğu kırıyordu. Bu sayede hiçbir zaman uçuşlar iptal olmadı ve her zaman biletimi alıp Avrupa’yı gezebildim.

 

 

Uçak dışında da az evvel de dediğim gibi her haftasonu bir başkente ya da turistik bir şehire rahatlıkla gidebilme imkânı yakaladım. Erasmus’ta ilk ayım geçtiğinde çoktan 3 ülke ve 6 şehir gezmiştim. Okuldaki dersleri ne yaptığımı soracaksanız eğer; hafta içi inekleme, hafta sonu gezme şeklinde bir plan yaptığım için bir zorlanma olmadı. Dokuz ders almıştım ve bu beni hafta içi çok yoruyordu ancak hafta sonları gezmeye çıktığımda hem ruhen hem zihnen rahatlıyordum. Beni motive ettiği için hafta içi tekrar okula geldiğimde derslerime daha iyi çalışıyordum. Zaten okulun eğitimi oldukça iyiydi. Bir de Erasmuslu öğrencilere bazı imtiyazlar tanınıyordu. Ödevi geç yapınca puan kırılmıyor, bir sonraki hafta sunabiliyorduk mesela; vize yerine sunum yaparak da dersten not alabiliyorduk. Bunlar tabi bizi daha da rahatlatıyordu. Dersten çıkıp yurda gittiğimizde de arkadaşlarla kaynaşıyor, bir gün onda bir gün bunda oda oda geziyorduk. Dünya’nın farklı ülkelerinden, farklı kültürlerinden bir sürü insan görünce, bakış açımız daha da genişliyor ve olayları geniş perspektiften görme imkânı buluyoruz.

Yurt demişken; illa yurtta kalmak zorunda da değilsiniz tabi, eve çıkan arkadaşlar da çok oldu; ancak biraz kopuk geçirdiler Erasmus’u, bu yüzden ben size yurdu tavsiye ederim. Zaten aylık kirası 100 euro civarında oluyor ve çok zorlamıyor bütçenizi. Hele de hibeniz varsa zaten artan parayla da haftalık 25 euro civarı market alışverişinize gidiyor ve gül gibi geçinip gidiyorsunuz.

 

Deneyim ve Tavsiyelerim

Yurtdışında hiç ilginç bir yer gördüm mü diye sorarsanız, şehirleri yürüyerek gezmenizi tavsiye ederim. Bir de bakmışsınız ki ömrünüz boyunca unutamayacağınız bir restoran ya da kafe görmüşsünüz. Ben Paris’te dolaşırken kestirme olsun diye girdiğim bir sokakta hayatımda daha önce hiç bu kadar lezzetli ekler pastası yemediğimi fark ettiğim bir tatlıcıyla karşılaştım. Ara sokakta adeta beni bekliyor gibiydi. “E’clair factory” adındaki bu küçük kafede yediğim eklerden sonra bir daha aynı lezzete ulaşabilenini göremedim. Cidden bir sanat eseriydi.
 
 

Erasmus yaptığım şehirde de pek çok yer keşfettim tabi. Yalnız yemek üzerine değil, aynı zamanda kültürel anlamda da yeni yerler görmek, hikayelerini bilmek beni şehre daha da bağladı. Bunlardan birisi Wroclaw’daki Elizabeth kilisesiydi. Şehri ele geçiren Bohemya krallığı ile halk arasında yazı tura atılarak kiliseler bölüşülürken en son ona sıra gelmiş ve bu güzel kilise halka kalmış. Çok iyi korumuşlar ve en önemli ayrıntısı ise kulesinden muhteşem bir eski şehir (Rynek Stare Miasto) manzarası görülmesi. Buna kesinlikle değiyor, herkese tavsiye ederim.

Her hafta sonu bir yeri gezerek tabi ki geziliyor ancak resmî tatilleri iyi takip etmeliyiz. Bazen uzun tatiller oldu ve bu sayede hafta içi de gezebilme fırsatı buldum. Erasmus’tan döndüğüm gün şöyle bir baktığımda 17 ülke, 28 şehir gezmişim. Gezmek için iyi bir zaman yönetimi yapmanızı, bütçenizi iyi planlamanızı ve en önemlisi süreninizin her geçen saniye azaldığı bilincini unutmamanızı öneririm. Bu sayede erteleme yapmadan daha çok yer gezebilirsiniz. Paranızı ve değerli eşyalarınızı iyi saklamak çok önemli. İnsanın başına her şey gelebilir. Bu nedenle gizlenebilen bel çantalarından almanızı tavsiye ediyorum. Ayrıca bilmediğiniz yiyecek ve içeceklerden uzak durmalısınız. Eğlenmek önemli, ancak bunları bilinen eğlence mekanlarında yapmanızda fayda var. Çünkü bu mekanlar işlerinde oldukça ustalar. Siz ilk kez gelmiyorsunuz ve son kez gelen de olmayacaksınız. Bu nedenle buralar Erasmus öğrencilerine göre şekil alıyor ve bu sayede kaliteli zaman geçirmenizi sağlıyor. Mekanların dışında sportif alanlar da vardı. Mesela Wroclaw’da bir buz pisti ve akrobatik “hoplama-zıplama” alanı vardı ki bizim gözdemizdi. Havuzlar büyük süngerlerle doluydu ve istediğiniz gibi eğlenebiliyordunuz.

Bu kadar eğleniyoruz, peki hiç mi başımıza sıkıntı gelmedi, tabii ki de hayır. Özellikle ilk ay çok sorunlarla dolu geçti çünkü bambaşka bir ülke ve bambaşka bir sistemde oluyorsunuz. Bankacılıktan telekomünikasyona kadar her işi sil baştan yapmanız gerekiyor. Özellikle yanınızda nakit para olmasının dışında kullanılabilir halde olduğundan emin olduğunuz banka kartınızda da para olması gerekiyor. Mesela yurda kayıt yaparken yalnızca banka kartından para çekilerek depozito ödendiği için yerleşmem 5 saatimi aldı. Ayrıca önden araştırma yaparak en iyi hat operatörünün hangisi olduğunu iyi bilmeniz gerekiyor. Bunu da en iyi ve hızlı bir şekilde Facebook gruplarından öğrenebilirsiniz. Ayrıca bir otobüs veya uçak bileti almak istediğinizde de banka kartından rahatlıkla alışveriş yapılabiliniyor, öbür türlü her seferinde gişeye gitmeniz gerek ve eğer gittiyseniz, mutlaka öğrenci kartınızı göstererek indirimli bilet almanızı öneririm. İlk bilet alışımda bu indirimi bilmediğim için öğrenci kartına 40 zlotye verilen bileti 80 zlotye almıştım.

Polonya’ya gelirseniz mutlaka euro ile gelin. Türk lirasını çevirecek döviz bürosu pek yok, olan da komsiyonla çeviriyor. Ayrıca yukarıda ara ara bahsettiğim tavsiyelerin yanında trafik kurallarına da ciddi bir şekilde uymak gerekiyor, bu nedenle sokakta in cin top oynuyor olsa da kırmızı ışık yanıyorsa mutlaka durun, bir keresinde neden geçmiyorum diye düşünüp adımımı atar atmaz polis arabası hızlıca sokağın diğer ucundan gelerek beni uyardı. Bunların yanında yerel lezzetleri mutlaka deneyin, özellikle pierogi, zapiekanka gibi yemekleri, paczki ve karpatka gibi tatlıları tadın. Elektronik alışverişe gelirsek, pek de ucuz değil açıkcası ama görece daha ucuz olduğundan alınabilir. Wroclaw’da Galeria Dominikanska ve Pasaz Grundwalski içerlerinde bulunan elektronik mağazalarda uygun fiyata alışveriş yapabilirsiniz.

Buraya kadar beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum, umarım çok güzel bir Erasmus geçirirsin ya da geçiriyorsundur. Kendine iyi bak!

Melih Soysal